Ulviye Fenmen İlköğretim Okulu
Forumumuza Hoşgeldiniz Desteklerinizi bekliyoruz ,paylaşımlarınızı bekliyoruz saygılarımla Umut Ural Ulviye Fenmen İlköğretim Okulu Bilişim Tek. Öğretmeni..

Join the forum, it's quick and easy

Ulviye Fenmen İlköğretim Okulu
Forumumuza Hoşgeldiniz Desteklerinizi bekliyoruz ,paylaşımlarınızı bekliyoruz saygılarımla Umut Ural Ulviye Fenmen İlköğretim Okulu Bilişim Tek. Öğretmeni..
Ulviye Fenmen İlköğretim Okulu
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Giriş yap

Şifremi unuttum

En son konular
» Bilinçli Tüketim Aritmetiği
BAŞÖĞRETMEN ATATÜRK EmptyÇarş. Haz. 01, 2011 3:39 pm tarafından meto0608

» Merabalar güzel ülkemin en güzel insanları ve en güzel öğrencileri
BAŞÖĞRETMEN ATATÜRK EmptyCuma Haz. 04, 2010 1:55 pm tarafından mertgil

» Kelimenim son harfinden kelime türetme forum oyunu hadi başlıyalım :)
BAŞÖĞRETMEN ATATÜRK EmptyÇarş. Nis. 28, 2010 7:01 pm tarafından two girL

» 8. SINIF SBS MATEMATİK KONU ANLATIMLARI TEK BAŞLIK ALTINDA HARİKA
BAŞÖĞRETMEN ATATÜRK EmptyPtsi Nis. 19, 2010 3:05 pm tarafından Ayça

» Gençken yapılacak 100 şey
BAŞÖĞRETMEN ATATÜRK EmptyC.tesi Nis. 03, 2010 6:25 pm tarafından cansu

» GÜNÜMÜZ ÇILGIN TÜRKLERİ
BAŞÖĞRETMEN ATATÜRK EmptyÇarş. Mart 31, 2010 2:02 pm tarafından erdal

» Harfli İfadeler
BAŞÖĞRETMEN ATATÜRK EmptyPaz Mart 14, 2010 1:01 pm tarafından sanane

» Matemetikçilerin araba yazıları
BAŞÖĞRETMEN ATATÜRK EmptyC.tesi Mart 13, 2010 9:12 pm tarafından ecem özata

» 2010 Mango Bayan Hırka Modelleri
BAŞÖĞRETMEN ATATÜRK EmptyCuma Mart 12, 2010 7:48 pm tarafından cansu

Kimler hatta?
Toplam 2 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 2 Misafir :: 1 Arama motorları

Yok

[ Bütün listeye bak ]


Sitede bugüne kadar en çok 78 kişi C.tesi Ağus. 20, 2016 3:20 am tarihinde online oldu.

BAŞÖĞRETMEN ATATÜRK

Aşağa gitmek

BAŞÖĞRETMEN ATATÜRK Empty BAŞÖĞRETMEN ATATÜRK

Mesaj tarafından umut Salı Kas. 17, 2009 8:25 pm

BAŞÖĞRETMEN ATATÜRK 9ibeok
Yazı devriminden sonra(1928),******'ün kara tahta başındaki resmi görülünce,O'na "başöğretmen" denilmeye başlanmıştı.
Aslında,adlandırmada geç kalınmıştı.
Kurtuluş Savaşı'ndan hemen sonra,bir İstanbul gazetecisi kendisine şöyle bir soru yöneltmişti:
-Yurdu kurtardınız.Şimdi ne yapmak istrerdiniz?
Hiç duraklamadan şu cevabı vermişti:
-Milli Eğitim Bakanı olarak Türk Kültürünü Yükseltmeye çalışmak,en büyük amacımdır.
Ondan sonra ****** nerede görünse,mutlaka orada bir okula girer,öğretmen ve öğrencilerle konuşurdu.
Birgün ******'ün yolu köy okuluna düştü.Tek sınıflı okulda bir genç öğretmen ders veriyordu.
****** sınıfa girince,öğretmen kürsüsünü terk etti.
******:
-Hayır,yerinizde oturunuz ve dersinize devam ediniz,dedi.Eğer izin verirseniz,bizde sizden faydalanmak isteriz.Sınıfa girdiği zaman,Cumhurbaşkanı bile öğretmenden sonra gelir...
umut
umut
Admin

Mesaj Sayısı : 574
Kayıt tarihi : 15/11/09
Yaş : 38
Nerden : ankara

https://ulviyefenmenilkokulu.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

BAŞÖĞRETMEN ATATÜRK Empty Başöğretmen ****** ve Öğretmenler

Mesaj tarafından umut Salı Kas. 17, 2009 8:25 pm

25 Ağustos 1924’te Ankara’da toplanan Öğretmenler Birliği Kurultayı’nda, öğretmenlere şöyle seslenmiştir:
“Öğretmenler, yeni kuşağı, Cumhuriyetin özverili öğretmen ve eğitimcileri, sizler yetiştireceksiniz. Yeni kuşak sizin eseriniz olacaktır. Eserin değeri, sizin ustalık ve özverinizin derecesiyle orantılı bulunacaktır. Cumhuriyet; düşünce, bilgi, beden, yönünden güçlü ve yüksek karakterli koruyucular ister. Yeni kuşağı bu nitelik ve yetenekte yetiştirmek,sizin elinizdedir. Üstün ödevinizin yerine getirilmesine, yüksek çabalarla kendinizi adayacağınızdan hiç kuşkum yoktur.”

14 Ekim 1925’te de İzmir Erkek Öğretmen Okulu’nda yaptığı konuşmada, “Ulusları kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğitimciden yoksun bir ulus, henüz ulus adını almak yeteneğini kazanamamıştır. Ona, sıradan bir kütle denir, ulus denemez. Bir kütle ulus olabilmek için mutlaka eğitimcilere, öğretmenlere muhtaçtır. Onlardır ki, bir toplumu gerçek ulus durumuna koyarlar.” Diyerek öğretmenlik mesleğinin saygınlığını dile getirmiştir. “Öğretmen bir ulusu ya özgür, bağımsız şanlı yüce bir toplum halinde yaşatır, ya da bir esaret ve sefalete terk eder.”

“Benim asıl kişiliğim öğretmenliğimdir, ben ulusun öğretmeniyim.”

“Mesleğini sevmek demek, her şeyden önce, her şeyden çok, çocuğu, insanı sevmemiz demektir. Çocuğu sevmeniz demek, çocuğun büyümesi, olgunlaşması, yetişmesi ve gelişmesiyle ilgili herkesi ve her şeyi sevmemiz demektir.”

******, Türkiye’nin geleceğinin öğretmenlerin bilgisine, becerisine ve kişiliğine bağlı olduğunu çok iyi bilmektedir. Ona göre uygar, özgür ve bağımsız bir devletin yaratılmasında en büyük görevin öğretmenlere düştüğünü söyleyerek, “Gerçek zaferi siz kazanacak ve sürdüreceksiniz. Ben ve arkadaşlarım sizi inançla izleyeceğiz. Sizin karşılaştığınız tüm engelleri kaldıracağız.” demiştir.

Ona göre öğretmenler, “istikbalimizin kurtarıcıları, istiklal için ilk fikirleri bize vermiştir.” “Çocuk olup sizlerin öğrencisi olmayı isterdim.” “öğretimde inkılap, önce öğretmenin kafasında başlar” “…bu meslekte ilgili istek ve ihtiyaçları bütün diğer mesleklerden önce sağlanmalı ve öncelik sırasını bu mesleğe vermeliyiz.”

“Siz öğretmen beyler, öğretmen bayanlar, sizler de irfan ordusunun subay ve kumanda heyetisiniz. Sizin ordunuzun değeri de sizlerin değeriyle ölçülecektir.”

“Bugünün çocuklarını yetiştiriniz. Onları ülkeye, ulusa yararlı üyeler yapınız. Bunu sizden istiyor ve rica ediyorum.” (Bursa,1922)
umut
umut
Admin

Mesaj Sayısı : 574
Kayıt tarihi : 15/11/09
Yaş : 38
Nerden : ankara

https://ulviyefenmenilkokulu.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

BAŞÖĞRETMEN ATATÜRK Empty ******’ün Eğitime Verdiği Önem

Mesaj tarafından umut Salı Kas. 17, 2009 8:26 pm

******, büyük bir asker, büyük bir devlet adamı ve diplomat olduğu kadar, eğitim alanında da milletimizin çağ değiştirmesini, atılım yapmasını sağlayan büyük bir önderdir. ******’ün Millî Eğitim konusuna gösterdiği ilgi ve bu konuda ileri sürdüğü görüşler incelendiği zaman, bu konuya adeta bir eğitim düşünürü gibi eğildiği, konunun bütün yönleriyle çok yakından ilgilendiği, çevresine Millî Eğitimin önemini anlatmak için her fırsatı değerlendirdiği, Millî Eğitimde göz önünde tutulması gerekli amaç ve ilkeleri açıklığa kavuşturduğu görülür. ****** eğitim alanındaki yenileşmenin önderidir.

******’ün gözünde, Türk Millî Mücadelesi, sırf askerî mahiyette, düşmanı vatan topraklarından kovmayı tek amaç bilen bir hareket değildi. Askerî alanda kazanılacak zafer, millî kurtuluşun ilk şartı idi. Fakat zaferden sonra yapılacak işler, bağımsızlık savaşı kadar önemliydi. Savaş sürerken bile, ******, savaş sonrasının sorunlarına hazırlanıyor, bu arada Millî Eğitim konusuna da eğiliyordu.

Bağımsızlık Savaşının en bunalımlı günlerinde, düşman kuvvetlerinin kesin sonuca ulaşmak hayaliyle baskılarını arttırdıkları, Ordumuzun Sakarya’ya kadar çekilmesine yol açan Kütahya-Eskişehir yöresindeki Yunan saldırısının tehlikeli şekilde geliştiği günlerde, 16 Temmuz 1921′de, Ankara’da “Maarif Kongresi” (Millî Eğitim Kongresi) toplanmıştır. ****** cephedeki şartların ağırlığına rağmen, bu Kongrenin ertelenmesine razı olmamış, hattâ Kongrenin açış konuşmasını kendisi yapmıştır.

Bu açış konuşmasında, -devam eden savaşa ve bütün maddî imkânların düşmanı vatanımızdan kovmak için kullanılması zorunluluğuna rağmen- “millî” ve “çağdaş” bir eğitimin temellerinin atılmasını, yapılacak işlerin sağlam bir programa bağlanmasını istemiştir. Bu konuşmasında:
“Yüzyıllarca süren derin idarî ihmallerin devlet bünyesinde açtığı yaraları iyileştirme yolunda harcanacak çabaların en büyüğünü, hiç şüphesiz, irfan (bilgi ve kültür) yolunda kullanmalıyız” diyen ******, acı bir gerçeğe parmak basar:
“Şimdiye kadar izlenen öğretim ve eğitim yöntemlerinin, milletimizin gerileme tarihinde, en önemli etken olduğu kanısındayım."

Ayrıntıları eğitim uzmanlarına bırakmak istediğini belirterek, bazı genel ilkelere değinen ******, eski devrin hurafelerinden, boş inançlarından, Doğudan ve Batıdan gelebilecek zararlı etkilerden uzak, millî karakterimize ve tarihimize uygun bir kültüre muhtaç olduğumuzu vurgular. “Gelecekteki kurtuluşumuzun büyük önderleri” olarak selâmladığı öğretmenlere duyduğu derin saygıyı dile getirir. Çevresine inanç aşılar:
“Silahıyla olduğu gibi, dimağıyla da mücadele zorunda olan milletimizin, birincisinde gösterdiği kudreti ikincisinde de göstereceğine asla şüphem yoktur” der.

******’ün, yıllar sonra, “Cumhurbaşkanı olmasa idiniz, ne olmak isterdiniz?” sorusuna, “Millî Eğitim Bakanı olarak eğitim davasına hizmet etmek isterdim” diye cevap vermesi bile, eğitimi millet hayatında ne kadar önemli bir etken olarak gördüğünün işaretidir.

Birinci Dünya Savaşının galibi emperyalist ülkelere ve onların âleti olarak vatanımıza saldıran Yunanlılara karşı kazandığı zaferle, Gazı Mustafa Kemal Paşa, yalnız Türklüğün değil, Fas’tan Endonezya’ya kadar bütün islâm âleminin, bütün ezilen milletlerin kahramanı olmuştu. Fakat, O, bir an bile zafer sarhoşluğuna kapılmadı. Çok iyi biliyordu ki -kültür, eğitim ve iktisat zaferleri ile tamamlanmadıkça- askerî zafer tek başına millî kurtuluşu sağlamağa yetmeyecektir. Düşmanın İzmir’de denize dökülüşünden sadece bir buçuk ay sonra, Bursa’da, kendisini ziyarete gelen İstanbul öğretmenlerine söylediği şu sözler, O’nun, bu konuda ne kadar bilinçli olduğunu gösterir:
”bugün eriştiğimiz noka gerçek kurtuluş noktası değildir…
Kurtuluş cemiyetteki hastalığı ortaya çıkarmak ve iyileştirmekle elde edilir. Hastalığın tedavisi ilim ve fennin gösterdiği yolla olursa hasta kurtulur. Yoksa hastalık müzminleşir ve tedavisi imkansız hale gelir…”

Orduların yönetilmesinde nasıl ilim ve fen rehber edinilerek zafere ulaşılmış ise, “milletimizi yetiştirmek için kaynak olan okullarımızın ve yüksek öğretim kurumlarımızın kuruluşunda da” ilim ve fennin yol gösterici olacağını belirten ******, her fırsatta öğretmenlere şöyle sesleniyordu:
“Ordularımızın kazandığı zafer, sizin ve sizin ordunuzun zaferi için yalnız zemin hazırladı… Gerçek zaferi siz kazanacak, siz sürdüreceksiniz ve mutlaka başarıya ulaşacaksınız”.

Büyük Zafer’den az sonra, henüz Cumhuriyet kurulmadan Kütahya’da, “irfan ordusu” diye nitelendirdiği öğretmenlere hitaben söylediği şu sözler, bu kutsal mesleğin mensuplarına verdiği büyük değeri gösteriyordu:
“…Toplumumuzu hakikat hedefine, mutluluk hedefine ulaştırmak için iki orduya ihtiyaç vardır: Biri vatanın hayatını kurtaran asker ordusu, öteki milletin geleceğini yoğuran irfan ordusu…
Asker ordusu, vatanı yok etmeğe gelen düşmanı, vatanın harim-i ismetinde (yabancıların giremiyeceği temiz ve kutsal vatan topraklarında) boğup mahvetti. Yalnız, işimiz bu orduya sahip olmakla bitmiş, gayemiz yalnız bu ordunun başarısıyla gerçekleşmiş değildir. Bir millet savaş meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin kalıcı sonuçları ancak irfan ordusu ile ayakta durabilir. Bu ikinci ordu olmadan, birinci ordunun hizmetleri ve kazandıkları yok olur”.
Eğitim milletlerin bağımsız yaşayabilmeleri, kalkınıp güçlenmeleri bakımından hayatî önem taşır. ******’e göre, “en önemli, en esaslı nokta eğitim meselesidir”. Çünkü, “eğitim bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüce bir toplum halinde yaşatır, ya da bir milleti esarete ve sefalete terkeder”.
******, Millî Eğitime bir başka açıdan da büyük önem vermiştir: kurulan genç Cumhuriyet ve bu Cumhuriyetin dayandığı temel ilkeler, Türk inkılâbı, ancak yetişecek güçlü; aydınlık kafalı, sağlam karakterli yeni kuşaklarla ayakta durabilirdi. Türk inkılâbını ve Cumhuriyeti koruyacak kuşakları yetiştirmenin yolu eğitimdi.

Ankara’da toplanan “Muallimler Birliği” (Öğretmenler Birliği) kongresinde, ****** eğitimin bu görevini şu sözlerle ifade etmiştir:
“Sizin başarınız, Cumhuriyetin başarısı olacaktır.. Hiç bir zaman hatırınızdan çıkmasın ki. Cumhuriyet sizden ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli koruyucular ister”.

******’e göre, eğitime ve öğretmenlere düşen başka bir görev de şudur: “millet olma” bilincini geliştirmek, aynı millete mensup olma duygusunu güçlendirmek, millî beraberlik ve bütünlüğü pekiştirmek. Bu konuda, ****** şöyle diyor:
“Öğretmenden, eğiticiden mahrum bir millet henüz millet namını almak yeteneğini kazanamamıştır. Ona alelade bir kütle denir, millet denemez. Bir kütle millet olabilmek için mutlaka eğiticilere, öğretmenlere muhtaçtır. Onlardır ki bir toplumu gerçek millet haline getirirler”.
Özetle, ******’e göre, kaynaşmış bir millet haline gelmenin, çağdaşlaşmanın, kalkınmanın, hür ve demokratik bir toplum olabilmenin en etkili aracı eğitimdi.


Prof. Dr. Turhan FEYZİOĞLU
****** Araştırma Merkezi Üyesi
umut
umut
Admin

Mesaj Sayısı : 574
Kayıt tarihi : 15/11/09
Yaş : 38
Nerden : ankara

https://ulviyefenmenilkokulu.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz